Mektup
“Üvey olsaydım. Üzülmezdim. Kaderim derdim. Onu da diyemiyorum. Bu mektup, umudum. Yine de umudumu kesmiyorum”…
aygıdeğer büyüğüm,
Derdimi sana anlatmak istedim, anlatamadım. Beni yanına almadın. Dinlemedin. Hakkımın yendiğini bizzat söylemek ve adaletinden payımı almak ve adil olmana da vesile olmak istedim. Olmadı. Konuşamadım, bağırdım, çağırdım ama sesimi sana duyuramadım.
Çok ama çok kıymetli büyüğüm. Hani derdin ya:”Büyükler adil olmalıdır. Ben hepinize eşitim. Kimsenin hakkını yemem ve yedirmem.” Bizleri sana emanet olarak veren hâkimler hâkimi, bizlere yapılan yanlış ve haksızlıkların hesabını da sana soracaktır. Bile bile emanetine ihanet ettiriyorlar.
Hakkımı aldılar. Çaldılar. Hülle yaptılar. Yalancı şahit buldular ve beni haksız çıkardılar. Terazinin ayarını bozdular. Tartar gibi yaptılar da hakkımı kendilerine yazdılar. Yıllarca samimice çalışıp çabalayarak emek verdiğim her şeyimi elimden aldılar. Hatta çaldılar. Hırsız bunlar hırsız. Sana boyun büküp dürüst kardeş göründüklerine kanmayın. Öyle rol yapıyorlar ki; şeytanı bile aldatır bunlar. Nerde öğrendiler bilemiyorum ama hak yemede profesyonelleşmişler. Ben baş edemedim. Çarem kalmadı. Çare sendin ama sana da anlatamadım.
İçim yandı. Kolay değil yılların birikimini hak etmeyen birine haksız yere kaptırmak. Ben adaletine güveniyordum. Onu da hallettiler ki,”ben bir şey yapamam” dedi adalet efendi. Çocuklarım öfkelerinden kızarıyorlar. Ne olduğunu onlara da anlatamıyorum. Komşularım:”Bir şey yapmışsındır” diyorlar. Ben herkes böyle oldu “diyorum.”olmaz” diyorlar. “Büyüktür o böyle haksızlık yapmaz.”Onlara da anlatamıyorum.
Nefesim kesiliyor. Boğazım düğümleniyor. Yutkunamıyorum. Ağlayamıyorum da. Sanki içim yarılıyor. Keşke diyorum “Üvey olsaydım. Üzülmezdim. Kaderim derdim. Onu da diyemiyorum. Bu mektup, umudum. Yine de umudumu kesmiyorum. Zaten mahkemeler mahkemesine dava açtım. Dileğim, mahkemeye kalmadan hakkımı verirsen kusurun azalır. En azından adiller adili baş hâkim her yarattığının hakkını verecektir.